PANİK ATAĞI ANLAMAK & PANİK ATAKTAN KURTULMAK
PANİK ATAĞI ANLAMAK & PANİK ATAKTAN KURTULMAK
Günümüzde on binlerce kişinin muzdarip olduğu bir rahatsızlık panik atak. Kabaca bir sınıflamayla merkezimize başvuruda bulunan kişilerin dörtte biri kaygı bozukluğu nedeniyle geliyor diyebilirim. Ve hemen hemen hepsinin ilk seanslarda kullandığı ifadeler ‘nasıl bir rahatsızlık bu?, anlamıyorum’, ‘aynen kalp krizi geçiriyor gibiyim, kaç kere hastaneye gittim ama hiçbir şeyim olmadığını söylüyorlar’, ‘gerçekten bir şeyim yoksa neden kalbim hızlı atıyor, titriyorum, bayılacak gibi hissediyorum?’… bu makaleyle sizlerin bu sorularına cevap vermeye çalışacağım ve makaleyi bitirdiğinizde sizin deyiminizle panik atağın nasıl bir rahatsızlık olduğu konusunda bazı şeyleri anlamış olacağınızı umuyorum.
Paniği anlamak için öncelikle korkuyu bilmeliyiz. Şimdi hayal etmenizi istiyorum. Yoğun bir caddede yürüyorsunuz, karşıdan karşıya geçeceksiniz, tam iki üç adım attınız ki bir arabanın size doğru hızla geldiğini görüyorsunuz çok büyük ihtimalle hissedeceğiniz duygu korku olur. Kalp atışlarınız hızlanır, bakışlarınız arabayla aranızda olan mesafeye odaklanır ve güvenli tarafa geçmek için bir eylemde bulunursunuz. Yani korku sizi bir an evvel güvenliğe ulaşmanız için harekete geçirir. Karşı yöne geçmek için adımlarınızı hızlandırıyorsunuz ki tam ters istikametten gelen başka arabalar olduğunu görüp kendinizi yolun ortasında ne yöne gideceğini bilemez şekilde buluyorsunuz. Kalp atışlarınız daha da hızlanıyor, görüntü aniden bulanıklaşıyor, rastgele bir yöne doğru koşma iç güdüsü oluşuyor, yani paniğe kapılıyorsunuz. Buradan anlayacağınız üzere korku bizi harekete geçiren, algılarımızı keskinleştiren ve tehlikeden kurtulmak için motivasyon oluşturan duygudur. Panik ise algımızı bulanıklaştırır, kişi ne yapacağını bilemez ve adeta şaşkına döner. Anlatmış olduğum böyle bir durumda hemen herkes korkar ve panik yaşar çünkü ortada gerçek bir tehlike durumu vardır. Fakat bazen gerçek bir tehlike durumu olmadan da aynı belirtiler yaşanır. İşte gerçek bir tehlike durumu olmadan aniden ortaya çıkan yoğun korku nöbetine panik atak diyoruz.
Büyük ihtimalle aklınızdan şu soruyu sormak geçiyor, ‘gerçek bir tehlike durumu yoksa neden kişiler gerçek bir korku nöbeti yaşıyor?’. Çünkü panik atak yaşayan kişilerin büyük bir çoğunluğu gerçekte tehlikeli olmayan olay ya da durumları tehlike olarak algılıyor yani reel bir tehlike durumu olmasa da sübjektif bir tehlike durumu oluyor ortada. Örneğin bir baş ağrısını pek çoğu basit bir baş ağrısı olarak değerlendirip önemsemezken yapısı gereği kaygılı olan bu kişiler bir beyin tümörü olarak değerlendirebiliyor. Beyin tümörü olduğunu düşünen, kalbi atışı hızlandığında kalp krizi geçireceğini düşünen ya da sıcak ve bunaltıcı bir ortamda nefessiz kalıp öleceğini düşünen birinin ise kaygılanmaması mümkün değil. Kısaca gerçek bir tehlike olsun ya da olmasın kişi bir tehlikenin olduğuna inanıyorsa sinir sistemimizin sempatik sinir sistemi devreye giriyor ve bu sistem devreye girdiğinde;
- Göz bebekleri büyür,
- Tükürük salgısı azalır dolayısıyla ağız kurur,
- Soluk alıp verme ve kalp atışları hızlanır,
- Adrenalin salgılanması artar,
- Sindirim sistemi yavaşlar,
- Terleme artar,
- Kaslar gerilir.
Bunları vücudumuz otomatik olarak kendisini korumak için yapar, yani normal ve sağlıklı bir durumdur, kişiye herhangi bir zararı olmaz. Fakat panik atak yaşayan kişiler bu belirtileri de felaketleştirir. O sırada bayılacağını, kalp krizi geçireceğini, beyin kanaması geçireceğini ya da çıldıracağını düşünür. Beyin tarafından tehlike olarak algılanan bu durumlar ortaya çıkan belirtileri daha çok artırır ve kişi ne yapacağını bilemez, çareyi kendisini en yakın hastanenin aciline atmakta bulur. Hastanede çeşitli tetkikler yapılır ve kişiye hiçbir şeyinin olmadığı söylenir. Oysa kişi için çok büyük bir problem vardır, hatta pek çoğu ilk doktorun dediklerine inanmaz ve farklı pek çok hastane ve doktora başvurur. Çünkü ortada hakikaten kişiyi rahatsız eden korkutucu bir durum vardır.
Kişi korkutucu bu deneyimi tekrar yaşamaktan aşırı şekilde kaygı duyar, yaşamamak için kendince bazı önlemler alır fakat önlemler aldıkça ve panik atağı tekrar yaşama kaygısı duydukça daha çok panik atak yaşar ve ataklar periyodik bir hal almaya başlar. İşte bu duruma panik bozukluk diyoruz. Hemen herkes yaşamında bir ya da birkaç kez panik atak yaşamıştır. Fakat bazıları yaşadığı bu atağı tekrar yaşamaktan kaygı duyuyor ve tekrar yaşamamak için sürekli önlemler alıyor ve kaçınma davranışları sergiliyor. Örneğin kişi ilk atağı akşam saatlerinde evde tek başınayken yaşamışsa akşam yaklaştıkça kaygı duymaya başlar, evde yalnız kalmak istemez. Kafasından ‘ya tekrar olursa, bu sefer kalbim dayanmaz, ya felç geçirirsem’ vb. düşünceler geçirmeye başlar hatta bunları görüntü şeklinde hayal eder. Biraz önce ifade ettiğim gibi beynimiz bir şeyi tehlike olarak algılıyorsa vücudumuz kendini koruma adına bazı tepkiler gösterir. Dolayısıyla kişinin kalbi daha hızlı atmaya, nefes alışverişleri hızlanmaya vb. başlar ki kişi bu durumda daha çok panik olmaya başlar, korktuğunun şu an başına geldiğini düşünür ve algı gittikçe zayıflar, kişi ne yapacağını bilemez hale gelir. Ve bu durum kişinin içinden çıkamadığı bir döngü haline gelir. Bu şaşkınlık ve ne yapacağını bilememe duygusu belki de panik atağın en acı verici yanıdır. Fakat bu durumun olumlu ve umut edici bir yanı vardır: NASIL Kİ PANİK ÖZ FARKINDALIĞIMIZI YOK EDİYORSA, KENDİMİZE VE RAHATSIZLIĞIMIZA KARŞI FARKINDALIĞIMIZ DA PANİK ATAĞI YOK EDEBİLİR. FARKINDALIĞINIZI ARTIRMAK VE PANİK BOZUKLUĞUN KURBANI OLMAK YERİNE ONUNLA SAVAŞABİLİRSİNİZ, SAVAŞMAYI TERCİH EDEN HER BİREYİ PSİKOTERAPİYE BEKLERİM…
NOT: Panik atak tedavisinde bilimsel yöntemlerle etkisi kanıtlanmış iki yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden biri bir tür antidepresan olan ilaç tedavileri diğeri bilişsel davranışçı tedavi adı verilen psikoterapi türüdür. Bilişsel Davranışçı psikoterapi her psikolog, psikiyatrist ya da psikolojik danışmanın uygulayabileceği bir psikoterapi yaklaşımı değildir, uygulanması uzmanlık ve bu konuda gerekli eğitimleri almış olmayı gerektirir. Psikolojik danışmanlık alanında almış olduğum lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerimin yanı sıra Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneğinden almış olduğum Bilişsel Davranışçı psikoterapi kuram, uygulama ve süpervizyon eğitimleri ile danışanlarıma hizmet vermekteyim. Adana’da panik atak yaşayan olan onlarca danışanla çalıştım ve çok güzel sonuçlar elde ettik. Bunda uygulamış olduğum psikoterapi yönteminin ve danışanlarımın gayretlerinin etkisi yadsınamaz. Siz de panik ataktan kurtulmak ve özgürleşmek istiyorsanız bir adım atın, çünkü size sadece bir adım uzaklıktayım…
Merkezden Randevu için:
0544 204 61 82 ve 0322 234 9 234