ÇOCUKLARDA CİNSEL İSTİSMAR ve ETKİLERİ
ÇOCUKLARDA CİNSEL İSTİSMAR ve ETKİLERİ
Çocuğun beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir. Çocuğun beden ve ruh sağlığının korunması aynı zamanda hayata sağlıklı bir birey olarak tutunabilmesi için temel ihtiyaçlarının ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması özellikle aile içerisinde psikolojik(duygusal) olarak doyurulması gerekir.
İlk sosyalleşme ailede başlar yargısından hareket edecek olursak anne babalara çocuklarının beden ve ruh sağlıklarını koruyabilmelerinde, içten ya da dıştan gelebilecek tehlikelere karşı iyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı ayırt edebilmelerinde önemli görevler düşmektedir.
Çocuğa sevgiyle yaklaşmak, çocukla ilgilenmek ve çocuğu yaşına, gelişimine uygun konuşmalarla, davranışlarla ve etkinliklerle bilgilendirmek ve hayata hazırlamak çocuğu sağlıklı kılar. Sevgiden yoksun, ilgilenilmeyen, bilgisiz bırakılan çocuk gerek aile içerisinde gerek sosyal hayatta özgüvenden yoksun, hayata karşı güvensiz, sağlıklı iletişim kuramayan içe dönük yada aktif saldırgan diğer bir şekliyle de savunmasız olabilir. Her çağda olduğu gibi günümüzde de çocuklar fiziksel ve psikolojik şiddete aynı zamanda da cinsel istismara maruz kalmaktadır. Şiddet ve cinsel istismara maruz kalan çocuklarda suçluluk ve kirlilik duygusu, çevreye ve insanlara güvensizlik, özgüven eksikliği, iletişimde zayıf olma, saldırgan olma, dünyaya korkuyla bakma, kaygı bozuklukları, evlilikte mutlu olamama ve beraberinde cinsel problemleri getirmektedir.
Çocuk istismarının türü ne olursa olsun (fiziksel.psikolojik,sosyal,cinsel) çocuk istismarı bir yetişkinin çocuğa karşı kötü muamelesidir.Çocukluk dönemi gelişim çizgimize göre cinsel gelişim ve bilgilenmenin henüz tamamlanmadığı bir süreçtir.Bu dönemde yaşanacak herhangi bir şiddet ve cinsel istismar eyleminin özellikle aile içerisinden kaynaklanması çocukta meydana gelebilecek hasarı ,zararı katlayarak ağırlaştırmaktadır.Şiddet ve cinsel istismar yinelemek gerekirse çocuklarda uzun süreli duygusal ve davranışsal etkilere , korku , kaygı depresyon ,kızgınlık , sinirlilik, düşmanlık duygularına , uygunsuz cinsel davranışlara yol açar.
Bu nedenle çocuklarını cinsel istismarı tanımlama veya gösterme yeteneğinde olduklarına inanılmalı ve profesyonel kişilerden destek alınmalıdır.
Çocuk istismarına yazılı tarihin başlangıcından itibaren çeşitli kaynaklarda rastlanmasına karşın, insanlığın konuya dikkati son yüzyıl içinde çekilebilmiştir. 1860 yılında Tardieu tarafından tıbbi literatürdeki ilk tanımlama yapılmadan önce, Hugo ve Dickens’in romanlarında konuya değinmişlerdir. Uzun bir süre sonra Caffey’in 1946’da uzun kemik ya da kosta kırıkları ve subdural hematom ile çocuk istismarı arasındaki ilişkiyi vurgulaması üzerine konu yeniden gündeme gelmiştir. Kempe 1962’de ilk kez hırpalanmış çocuk terimini kullanmış daha sonra bu terim yerini çocuk istismarı terimine bırakmıştır. Günümüze uzanan süreçteki en önemli gelişmeyse kuşkusuz 1989’da Birleşmiş Milletlerce kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Sözleşmenin 19. maddesi çocuğun, bakımıyla sorumlu olan kişilerin gelecek her türlü kötü muameleye karşı korunmasının sözleşmeyi imzalayan devletlerin yükümlülüğünde olması koşulunu getirmiştir. Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili çalışmaların başlangıcı çok yeni olup, daha çok adli tıp, sosyal pediatri, çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanlarının öncülüğünde yürütülmektedir. 1991’de tıp doktoru, pedagog, psikolog, hukukçu ve gönüllüler tarafından kurulan, konuyla ilgili ilk dernek olan Çocuğu İstismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derneği (ÇİKORED) ile Çocuk İstismar ve İhmalini Önleme Derneği’nin çalışmaları özellikle vurgulanmalıdır.
Çocuk istismarı, karmaşık nedenleri ve trajik sonuçları olan, tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psiko-sosyal kapsamlı ciddi bir sorundur (Kara ve ark., 2004). Dünya sağlık örgütü çocuk istismarını “Bir yetişkin tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan ve çocuğun sağlığını, fizik gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışlar” olarak tanımlamaktadır. İstismarlar her toplumda, her kurumda ve her koşulda mümkündür. Ahlâk kurallarına ters ve çoğunlukla da yasadışı olarak değerlendirilir. Genelde gücü ya da erki (ekonomik, sosyal, siyasal ya da cinsel) elinde bulunduranların başkalarına yönelik suistimalleri ve keyfî yönelimleri olarak ortaya çıkmaktadır. Burada bireylerin kişisel mahremiyetleri ve temel hak ve özgürlükleri açık bir şekilde ihlal edilmiş olmakta; cinsel istismarlardan tecavüze, zorbalıktan işkenceye kadar uzanan bir yelpazede istismarlar kişilerde ruhsal ve fiziksel bozukluklara ve hatta can kayıplarına neden olmaktadır. İstismarda yetişkinin niyeti önemli değildir, eylemin çocuk üzerindeki etkisi önem taşımaktadır. İstismar fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismar gibi farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Fiziksel istismar bir kişini rızası olmadan şiddete maruz kalarak fiziksel olarak acı verilmesi, cinsel istismar bir kişinin rızası olmadan veya fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kalarak cinsel amaçlar için kullanılmasıdır. Psikolojik istismar ise bir kişiyi yapmak istemediği bir şeyi yapmaya razı etmek için duygusal durumundan yaralanarak psikolojik baskı uygulanmasıdır. Bir başka istismar çeşidi ise ihmaldir. İhmal, çocuğa başta anne ve baba olmak üzere bakmakla yükümlü kişilerin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi, çocuğu fiziksel ya da duygusal olarak ihmal etmesidir. Çocuğun beslenme, giyinme, barınma, eğitim, sağlık ve sevgi gibi temel gereksinimlerini ihmal etmeleri sonucu, çocuğun bedensel, duygusal, ahlaksal ya da sosyal gelişiminin engellenmesi olarak tanımlanmaktadır.
Çocuğa yönelik kötü muamele ya da çocuk istismarı insanlık tarihi kadar eski, bir o kadar bilinen ancak ortaya çıkarılan sayısı kadar çıkarılmayanları da olan, sosyal ve tıbbi bir sorundur. Bir istismar olgusunun saptanması, tıbbi ve psikolojik tedavi sürecinin dışında yasal işlemleri de zorunlu kılar. Çocukluk çağı travmaları içinde çocuk istismarı yinelenebilirliği, çocuğa genellikle en yakınları tarafından yapılıyor olması, bu nedenle de tanımlanması ve tedavi edilmesi en zor olan travma şeklidir (Johnson, 2000). Navalta ve arkadaşları yaptığı çalışmada bir grup kadında görülen sinirsel – psikososyal eksikliğin nispeten çocukluk çağında cinsel istismara uğramaları ile ilişkili olduğunu göstermiştir (Navalta ve ark.,2006; Ovaoğlu ve ark., 2010).
Cinsel İstismar
Kişilerin başkaları tarafından cinsel olarak kötüye kullanılmaları, suistimal edilmeleri, istemedikleri halde başkalarının cinsel yönelimlerine hedef olmaları durumunu ifade eder. Her cinsiyetten, her sosyal tabakadan ve meslek grubundan kişiler cinsel istismara uğrayabilmektedirler, ancak genel olarak kadınların ve çocukların cinsel istismara daha çok maruz kaldıkları söylenebilir. Ensest, tecavüz, çocuğu pornografi ve fuhuş malzemesi yapmaktan; teşhircilik, cinselliği kışkırtan konuşmalar, cinsel ilişki ya da pornografik film seyrettirme, cinsel organları okşama, oral sekse kadar değişen eylemler cinsel istismar spektrumu içindedir. Cinsel istismara uğrama kızlarda üç kat daha fazla görülmektedir (Kara ve ark., 2004; Dubowitz, 2002).
Cinsel Çocuk İstismarı
Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm davranışlara cinsel istismar denir. Çocuğun kendisinden en az 6 yaş büyük bir kişi tarafından cinsel haz amacıyla zorla ya da ikna edilerek cinsel etkileşime maruz bırakılmasıdır. Çocuk ve erişkin arasındaki temas ve ilişki, o erişkinin veya başka birinin seksüel uyarılması için kullanılmışsa, çocuk cinsel olarak istismar ediliyor demektir. Cinsel İstismar diğer bir çocuk tarafından eğer bu çocuğun diğeri üzerinde belirgin bir gücü veya kontrolü söz konusuysa veya bariz bir yaş farkı varsa da gerçekleştirilebilir(Polat, 2004).
Temas içermeyen ve temas içeren cinsel istismar türleri vardır. Temas içermeyen cinsel istismar türleri; İstismarcının, çocuğun cinsel özelliklerine yönelik veya çocuk üzerinde gerçekleştirmeyi istediği cinsel faaliyetleri anlattığı ve başka cinsel öneri ve yorumlarda bulunduğu konuşma, İstismarcının kurbana göğüs, penis, vajina, anüs gibi özel bölgelerini gösterdiği ve/veya kurbanın önünde mastürbasyon yaptığı istismar, istismarcının açıkça veya gizli olarak kurbanı soyunukken veya istismarcıyı cinsel olarak tatmin eden aktivitelerde bulunurken gözlemesidir. Bu tür aktivitelerin cinsel yönden uyarıcılıktan çok uzak durumlar da girebilir. Bir olguda istismarcının bir bebeğin bez değişimi sırasında uyarıldığı bildirilmiştir. Bazen istismarcının kurbandan sadece soyunmasını istediğine de rastlanır. Temas içeren cinsel istismar türleri ise vücudun özel bölgelerine yapılan herhangi bir dokunmadır. Bu bölgeler, göğüsler, vajina, penis, kalçalar, anüs gibi bölgelerdir. İstismarcı çocuğu okşayabilir, çocuğun da kendisine dokunmasını sağlayabilir. Oral genital seks, infermoral ilişki, seksüel penetrasyon gibi türleri vardır.
Çocuklar genelde tehdit ve cezalar nedeniyle olayları gizlemek eğilimindedirler. İstismarcı çoğu zaman fiziksel güç kullanmaz, ama oyun kullanabilir, hile yapıp kandırabilir, korkutabilir, çocuğun sessiz olması, kimseye söylememesi için çeşitli tehdit yollarını kullanabilir. İstismarcılar genellikle ustaca ikna beceri ve taktikler kullanarak çocuğun bağlanmasını sağlarlar. Bu taktikler hediyeler alma ya da özel aktiviteler ayarlama olabilir ki böylece kurbanın kafası karışarak karşı koymasını zorlaştırır. Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; %30’unun 2-5, % 40’ının 6-10, %30’unun 11-17 yaş grubunda olduğunu görülmektedir. Başka bir deyişle, olguların %70’ini küçük yaş grubu oluşturmaktadır. İstismara maruz kalan çocuklarda kızların erkeklere oranı 1/3’tür. İstismarcıların %96’sı erkek ve %80’ini de çocuğun tanıdığı kişiler oluşturmaktadır.
Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili söylediği her şey ciddiye alınmalı fakat çocuğu tekrar sorguya çekmekten kaçınılmalıdır. İstismara uğramış bir çocuğa yaklaşımda en önemli unsur çocuğun daha fazla zarar görmesinin önlenmesidir. İstismar ile karşılaşmış olan çocuğun tekrar tekrar sorgulanıp muayene edilmesi istismarı yinelemiş olur. Bu nedenle, istismara maruz kalan çocuklara rahatsız olmayacağı bir ortamda olanaklı ise ilgili uzmanlarca tek bir öykü alınması ve tek bir muayene gerçekleştirilmesi en uygunudur. Çocuğu istismardan koruma önlemlerini birincil, ikincil ve üçüncül koruma olarak ele almak olanaklıdır. Birincil koruma şiddetin ortaya çıkışını önlemeye yönelik çalışmaları, ikincil koruma erken tanı ve tedavi çalışmalarını, üçüncül koruma ise şiddete maruz kalmış birinin rehabilitasyonu çabalarını kapsar. Çocukları şiddetten korumada hekimler basta olmak üzere diğer sağlık çalışanları ve pek çok meslekten insanların çabası gereklidir. Birinci basamaktaki hekimlerin çocuk istismarının tanısı, tedavisi ve korunmasına ilişkin bilgi ve becerilerinin artırılması önem taşımaktadır. Çocukla bu konu hakkında konuşurken rahat, sessiz bir ortam seçilmelidir.
Cinsel istismara maruz kalan çocuklarda görülebilen bulgular da tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler, olayla ilgili düşünceler, uykuya dalma güçlüğü, (karanlık olayı çağrıştırabilir ya da kabus göreceğini düşündüğü için uyumak istemez), öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, ilkokul sonrası ve ergenlerde flashback’ler (olay anını yaşıyormuş gibi hissetmeleri-durumu çıldırmış gibi hissettikleri şeklinde açıklarlar.) Olayı anımsatan nesnelere karşı yoğun psikolojik sıkıntı, korku reaksiyonu, olayı anımsatan yerler, kişiler, görüntüler ve konuşmalardan kaçınma, yineleyici oyunlar (olay sırasında yaşadığı sıkıntıyı oyun sırasında yineler, çünkü oyunu kendileri yönlendirebilirler). Yaşına uygun olmayan cinsel davranışlar, cinsel davranışlarda artma, mastürbasyon, yaşadıkları cinsel travmayı yeniden yaşama ve tekrarlama eğilimi: cinsel oyunlar oynama, erişkinleri ayartıcı davranışlarda bulunma gibi, cinsel kimlik bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, cinsel istismara uğrayan çocukların %50’sinde travma sonrası stres bozukluğu görülmekte, depresyon, düşük benlik saygısı, intihar davranışları görülebilir.
Cinsel istismara uğrayan çocukların, cinsel istismar yaşantısına özgü tipik davranım bozuklukları gösterdikleri ve hem travmayı izleyen kısa dönemde, hem de travma sonrasındaki uzun bir dönemde ağır ruhsal sorunlar yaşama riskine sahip oldukları belirtilmiştir. (Fleming ve ark., 1997; Saywitz ve ark.,2000). Çocuklarda gelişen ruhsal sorunların ağırlığının cinsel istismar eylemlerine (özellikle cinsel ilişki olmasına), saldırganın istismar yöntemlerine (özellikle şiddet kullanması ve derecesine), istismar sırasında saldırganın çocuğa verdiği mesajlara ve bu mesajların çocuk için taşıdığı anlamlara, istismarın sıklığı ve süresine bağlı olduğu bulunmuştur (Biere, 1992, 2003; Finkelhor, 1994). Cinsel istismara maruz kalan çocuklarda ortaya çıkan ruhsal sorunların temelinde travma yaratan dinamikler olduğunu öne süren Finkelhor (1987), cinsel istismarın çocuk üzerindeki duygusal, sosyal ve davranışsal etkileri üzerinde durmuştur.
Cinsel istismar %77 olasılıkla aile, %11 diğer akrabalar, %5 bakımla ilgisi olmayan kişiler, %2 ise çocuğun bakımı ile ilgilenen diğer kişiler tarafından uygulanmaktadır. Faillerin çoğu 20-40 yaşları arasındadır(Kara ve ark., 2004). Kurbanın cinsiyeti ne olursa olsun faillerin çoğu erkektir ve kurban tarafından kim oldukları bilinmektedir. İstismarcıların birçoğu da çocukluklarında, ya cinsel istismara uğramışlardır ya da ev içerisinde şiddet olgusu vardır. Cinsel istismarcı birey genelde düşük eğitim ve sosyoekonomik düzeye sahiptir. Aile genelde tek ebeveynden oluşmaktadır (Tardif ve ark., 2005; Ovayolu ve ark.,2010).
Çocuk cinsel istismarı kanunlarda da şu şekilde yer almaktadır;
Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesine göre;
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Cinsel istismar deyiminden;
- a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
- b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3)Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi halinde, aşağıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6)Suç sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, 15 yılda az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7)Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur(TCK 2004).
Aile içi cinsel çocuk istismarı
Ensest; evlenmeleri hukuksal, ahlaki ve dini açılardan yasaklanmış yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları anlamında kullanılmaktadır. Cinsel sapkınlık olan ensest “akraba aşkı” olarak da tanımlanmaktadır (Ekşi, 1999; Akduman ve ark., 2005). Aileyi oluşturan bireyler tarafından çocuğa yönelik yapılan her türlü cinsel eylemdir. Aile içinde ensesti yaşayan sorununu açıkladığında, istismar edenin sorumlu olması gerektiği noktada genellikle istismara uğrayan ayıplanmakta, yalancılıkla suçlanmakta ve aşağılanmaktadır. Türkiye’de çocuğa yönelik cinsel istismar eylemlerinin birçoğunun aile içinde ya da çocuğa yakın kişilerce yapıldığı aile dışı cinsel istismarın her şekilde olabildiği ve daha uzun sürdüğü, aile içi istismarlarda ise penetrasyonun daha sık görüldüğü belirtilmiştir.
Ensest; anne, baba, üvey anne-baba, kardeş (Putnam, 2003), akraba tarafından yapılabilir. Tacize uğradığında çocukta çoğu zaman rahatsız edici duygular, düşünceler veya davranışlar gelişebilir (Hancı, 2002). İstismarcı; çocuğa yabancı biri olabileceği gibi genellikle çocuğun bildiği çevrede yaşayan kişi ya da toplumda saygın ve sevilen birisi de olabilir. Dış görünüşünün ardında çekingen, kendine güveni ve saygısı olmayan bir kişilik yatar. Erişkinlerle ilişki kurmakta zorlanır. Başkalarının üstünde güç gösterilerine ihtiyaç duyduğu için kurbanlarını çocuklardan seçer. Her zaman yaralamak ve zarar vermek amacını taşımasa da, çocuğu incittiğini ve zarar verdiğini kabul etmez (Polat, 2006). Kurbanın ve failin birbirini tanıdığı durumlarda, toplumsal kodlar sebebiyle buna karşı koyabilmek, mücadele edebilmek ve bunu engelleyebilmek daha büyük zorunluklarla karşılaşılabilmektedir. Özellikle aile içi cinsel istismar durumlarında, kurbanın yaşadığı fiziksel ve ruhsal tahribat derinleşmekte ve bu istismarın fark edilmesi, engellenmesi daha uzun süre alabilmektedir. Bu durum kurbanın tahribatı derinleştirmektedir, özellikle de sürekli tekrarlanan bir istismar durumunun söz konusu olduğu koşullarda kurban geri dönüşü olmayan yıkımlarla karşılaşabilmektedir. Cinsel istismar cinsel şiddetin bir parçasıdır; göz işaretleri ile yapılanlardan tecavüze kadar uzanan geniş bir yelpazede cinsel istismar durumları söz konusu olabilmektedir. Bu tür cinsel istismarlarla her toplumda ve kültürde karşılaşmak olası görünmektedir, bunlarla baş etmek konusundaki zorluklarla da öyle, ancak özellikle kapalı toplumlarda, eğitimin ve kişisel hakların gelişmiş olamadığı yerlerde hem istismarın meydana gelmesi daha gizli-kapaklı olmakta ve hem de bunun açığa çıkarılması, engellenmesi, mağdurlara gerekli desteğin sağlanması konularında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. “Cinsel taciz” ise genel anlamda istenmeyen cinsel mağduriyeti ifade eder, daha özel anlamda ise dolaylı ya da dolaysız bir şekilde, kişilerin kendi rızalarına rağmen cinsel yönden istismar edilmeleri, yani doğrudan olarak zorla ya da kandırılarak (anal, oral, vajinal) cinsel ilişkiye zorlanmaları ya da cinsel uyarılara yönelik davranışlara maruz edilmeleri ve dolaylı olarak da cinsel ilişki teklifi, cinsel organların gösterilmesi ya da izlenilmesi durumudur. Bunların sonucunda kişi istemediği bir cinsel ilişkiye girmek zorunda kalmakta, girmeye zorlanmakta ya da bir ilişkiye girmeden cinsel yönden istismar edilmektedir.
Aile içi cinsel istismara uğrayan çocukların yaşlarının 5 ile 7 arasında, aile dışı cinsel istismara uğrayan çocukların yaşlarının 7 ile10 arasında olduğu; kız çocuklarının erkek çocuklara göre cinsel istismara daha fazla maruz kaldıkları ve özellikle erkek çocuklarının kız çocuklarına göre daha küçük yaşlarda istismar edildiği bulunmuştur(Polat, 2000; Solmaz-Korkut, 1998; Yüksel, 1993). Türkiye’de ise aile içi cinsel istismara maruz kalan çocukların çoğunluğunun Marmara ve Karadeniz Bölgeleri’nde yaşadığı tespit edilmiştir (Bilge ve Taşkıranoğlu-Tırtıl, 2001; Solmaz-Korkut, 1998)
SONUÇ VE ÖNERİLER
Çocuk istismarı psikolojik, fiziksel ve ahlaki yönden toplumu derinden etkileyen bir problemdir. Cinsel istismara bağlı travma, bedensel olduğu gibi psikolojik bütünlüğü de zedeleyen bir olaydır. Çocukların maruz kaldıkları cinsel istismardan duygusal, cinsel ve sosyal olarak etkilenmemeleri ve bu yaşantının kişilik gelişimini derinden etkilememesi olanaksızdır. Sadece cinsel değil, aynı zamanda duygusal ve fiziksel şiddeti öğrenmenin çocuklukta gerçekleşip yetişkinlik süresince kalıcı hale geldiği dikkate alınırsa, çocuklara yönelik istismarı önleyici çalışmaların önemi kavranabilir.
Çocuk istismar olgularında tedaviye önem verilmesi gerekir. Bireysel terapinin yanında grup terapisi de önerilir. Çocuğun yaşadığı bu tramvayı en hafif biçimde atlatabilmesi için tüm eğitim, sağlık ve danışmanlık hizmetlerinin birlikte çalışması gerekir. İstismara uğrayan çocuğun, tedavi edilmemesi halinde, bir istismarcı olarak toplumun karşısına çıkabileceği olgusu her zaman hatırda tutulmalıdır.
Alan yazını incelendiğinde çocukluk dönemi istismar ve ihmal yaşantılarının azımsanmayacak kadar çok olduğu gözlenmiştir. Cinsel istismara uğramış çocukların hukuksal, tıbbi ve psikolojik değerlendirmelerinin niteliği ve kapsamı konusunda hukukçular, adli tıp uzmanları, psikiyatristler, pediatristler, pedagoglar, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarına önemli görevler düşmektedir. Bu uzmanlar bir ekip olarak cinsel istismar olgularında ortak bir yöntem oluşturulmasına yönelik çalışmalıdırlar. Cinsel istismara bağlı travma kendi içinde karmaşık ve ağır olacak dinamikleri içerdiğinden, cinsel istismara maruz kalmış çocukların tedavi süreçlerinde rolü olan uzmanların da kendilerini bilgi ve beceri açısından geliştirmeleri profesyonel bir sorumluluktur. Finkelhor’un (1984) psikososyal modelinin öne sürdüğü cinsel istismarı hazırlayıcı koşulları, çocuklara yönelik cinsel istismar sorununu durdurma ve önlemenin tek ve basit bir çözümü olmadığını gösterir. Çocukların cinsel istismarı karmaşık ve toplumsal bir sorundur ve buna neden olan birçok psikolojik, sosyal ve kültürel etkenleri inceleme ve değiştirme gereğini ortaya çıkarmıştır. Çocuk istismarı ve ihmali konularında raporlar değerlendirmeye alınmış ve vaka raporları niteliğinde yayınlar yapılmaya 1970’li yıllarda kadın hareketlerinin başlamasıyla basın organlarının çocuk ve kadınların cinsel şiddetle mağdur edilmelerine geniş yer vermesi sonucu çocuk cinsel istismarı ciddi bir toplumsal sorun olarak görülmeye başlanmış. Çocuk istismarı ve ihmalinin bildirilmesini ve tedavisini zorunlu kılan resmi çalışmalar başlatılmıştır.
Derya SEYDİOĞLU
AİLE DANIŞMANI
çocuk istismarı hakkında danışmanlık almak için ;
0544 204 61 82 ve 0322 234 9 234