Telefon: 0544 204 61 82
e-mail: adanaterapi01@gmail.com

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU VE TEDAVİSİ

anksiyete bozukluğu

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU VE TEDAVİSİ

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU NEDİR?

Kaygı (Anksiyete), korku benzeri şiddetli bir tedirginlik halidir. Kaygı (Anksiyete) insanın başına kötü şeyler gelecekmiş hissine kapılmasına neden olur. Kişiyi huzursuz eden bu hal bilinmeyene karşı tetikte olma durumudur. Kaygı (Anksiyete), insanların sıklıkla yaşadığı bir durumdur ve her zaman psikolojik problem olarak değerlendirilmemelidir.

Yeni bir işe başlarken, bir randevuya giderken, üniversitenin ilk günü yaşanan kaygılar normaldir. Bu tür deneyimlerde yeni çevre ve insanların sebep olduğu anksiyete birçok kimsenin yaşadığı olağan hallerdir.

 

Psikiyatrik olarak değerlendirildiğinde yaşanan bu kaygıya, fiziksel belirtiler eşlik ediyorsa, zamanla yaşanan sıkıntı azalmıyor veya artıyorsa, birey bu durumdan rahatsızlık duymaya başlamış ve bunu azaltmaya yönelik çaba sarf etmeye başlamışsa, kaygı (Anksiyete)’nin patolojik bir hal aldığından bahsetmek mümkündür.

Bu durumda profesyonel bir destek talep edilmelidir.

Uzman Psikolog, Psikolojik Danışmanda ve Aile Danışmanlarından Randevu Almak İçin

0544 204 61 82 ve 0322 234 9 234

 

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ NELERDİR?

 

Anksiyetenin belirtileri iki yönlüdür.

 

Anksiyetenin Fiziksel Belirtileri

  • Aşırı terleme, ateş basması, avuçiçi terleme
  • Nefes almada güçlük
  • Kalp atış ritminin artmesı, çarpıntı
  • Baş dönmesi, ayakta durmada zorluk, dengesizlik
  • Mide krampları, karın ağrısı
  • Bulantı, kusman hissi
  • Bayılacakmış hissi

 

Anksiyetenin Zihinsel Belirtiler

  • Dikkati toplamada güçlük
  • Kontrolü kaybetme hissi
  • Hatırlama problemleri, unutkanlık
  • Aklını kaybetme korkusu
  • Ölüm korkusu
  • Başkalarından zarar gelecekmiş hissi
  • Başkaları tarafından yanlış anlaşılma kaygısı
  • Uykuya dalmada güçlükleri, aşırı uyanıklık

 

 

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU TÜRLERİ NELERDİR?

 

Dünyada psikopatolojik durumları tanımlayan ve sınıflandıran iki kaynak vardır. Bunlar: Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı ICD ve Amerika Psikiyatri Derneği’nin yayınladığı DSM kaynaklarıdır. Seneler içinde bu tanımlama ve sınıflandırmalar güncellenir. 2013 yılında yayınlanan DSM-V kriterlerine göre Anksiyete Bozuklukları şu başlıklarda toplanır:

 

ÖZGÜL FOBİ

Bazı nesne ve durumlara karşı duyulan mantıkdışı, aşırı, anlamsız korkulardır. Özgül fobilerde, birey hangi durum ve nesneye karşı fobi geliştirdiğinin farkındadır. Ama bu durumlar sosyal hayatta genelde huy, kişilik özelliği olarak değerlendirildiği için bireylerin tedaviye başvurma oranları gayet düşüktür. 

Özgül fobi geliştirmiş bireylerin yalnızca 6’da 1’i tedavi için ilgili kurum ve uzmanlara başvurmaktadır. Düşünüldüğü kadar masum olmayan bu fobiler insanın hayatını etkileyebilecek sorunlar yaratabilmektedirler. Köpek fobisi, dişçi fobisi, uçak fobisi, yükseklik fobisi, kuaför fobisi

Evinden günlerce çıkamayan, dişlerinin neredeyse tamamı çürümeye yüz tutmuş, seyahat edemeyen, yüksek binalarda yaşayamayan/çalışamayan, aylarca saçını/sakalını kestiremeyen binlerce insan bu tür problemlerle mücadele içindedir.

 

SOSYAL FOBİ

 

Bireylerin toplumsal durumlarda karşılaştıkları büyük utanç, kaçma isteği, kimseyi bir daha tekrar görmek istememe, orada kalsa ölecekmiş gibi hissetmeyle karakterizedir. Bu bireyler topluluk içindeyken herkesin kendilerini izlediği, kendileri hakkında konuştuğu yanılgısına kapılır. Topluluk önünde yaşadıkları kaygının, ellerinde ve ayaklarındaki titremenin kendilerini aptal yerine koyacağından korkar. Diğer insanların eleştirilerine çok hassastırlar.

Sosyal fobi, iki şekilde kişilerin hayatında yer edinir. Her türlü toplumsal durumdan kaçınma ya da belli başlı durumlardan kaçınma (topluluk önünde konuşma yapmak, başkalarıyla birlikte yemek/içmek gibi).

Sosyal fobi en sık karşılaşılan psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Toplumda görülme sıklığının %13 – %15 arasında olduğu düşünülmektedir.

 

 

 

 

 

PANİK BOZUKLUK

 

Bir panik atakla başlayan ve devamında bu panik atakların tekrarlanması korkusuyla bireyin yaşadığı sürekli, şiddetli kaygı durumudur.

 

Panik Atak Nedir?

                Belli bir sebep olmaksızın, aniden ortaya çıkan bireyi dehşete düşüren yoğun sıkıntı ve korku krizleridir. Kriz esnasından birey kalp krizi geçirdiğini, ölmek üzere olduğunu ya da felç geçirdiğini zanneder.

 

Panik Atak Belirtileri

  • Yüksek düzeyde kalp çarpıntısı,
  • Nefes almada zorluklar,
  • El ve ayakların uyuşması,
  • Kontrolü kaybetme/çıldırma korkusu,
  • Bireyin kendisini ve çevresindekileri farklı görme,
  • Terleme gibi panik atakla karakterize durumlar

 

            Birden bire ortaya çıkan ataklar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içerisinde maksimum düzeye ulaşır. Genel olarak 10 ila 30dk içerisinde kendiliğinden ortadan kalkar.

 

            Panik atak deneyimi yaşayan bireyin atakların tekrar edeceğinden sürekli korkması, atak esnasında kalp krizi geçirip ölme ya da aklını yitirip çıldırma kaygısı vardır. Ataklardan kaçmak için işe gitmeme, evden çıkmama, bazı yiyecek içecekleri tüketmeme, yanında sürekli ilaç, su veya alkol taşıma gibi davranış değişikliklerine sebep olan genel duruma panik bozukluk adı verilmektedir. 

 

AGORAFOBİ

                Kelime kökeni olarak ‘’alan korkusu’’ anlamına gelir. Agorafobi geliştirmiş birey

  • Dışarı çıkmaktan;
  • Evi terk etmekten;
  • tren, metro gibi kalabalık alanlardan;
  • Alışveriş merkezleri ve mağazalara girmekten çekinir.

 

                Bu alanlar bireyin kötü hissetmesine ve kaygı duymasına sebep olmaktadır. Herhangi bir problemde oradan uzaklaşamayacaklarına, kimseden yardım alamayacaklarına inanırlar. Ağır agorafobiye sahip bireyler kendilerini eve hapsedebilirler. Agorafobi tek başına görülebileceği gibi panik bozuklukla birlikte görülme olasılığı çok daha yüksektir.

 

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

                Bireylerde uzun dönem boyunca(en az 6 ay) süregelen, sebepsiz yere ya da sebep varsa bile orantısız yüksek kaygının insanın hayatının birçok alanında kendini göstermesi durumudur. Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan bireyler her durumda olabilecek en kötü senaryoyu akıllarından geçirerek tedirginliklerini sürekli yüksek düzeyde tutarlar. 

                Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun hayatın genelinde hâkim olması insanın günlük hayatını sekteye uğratır. Fiziksel olarak bireyler kol ve bacak kaslarından başlamak üzere tüm vücutlarında bir kasılma, huzursuzluk hissederler. Bu zihinsel ve fiziksel huzursuzluk bireyin uyku problemleri yaşamasına sebep olur. En küçük bir tıkırtı bireyi uykusundan edebilir. Bireyler yaşadıkları kaygıyı kontrol altına almakta, engellemekte başarısızdırlar. 

 

MADDENİN/İLACIN YOL AÇTIĞI ANKSİYETE BOZUKLUĞU

 

            Alkol ve uyuşturucu ya da keyif verici madde kullanımına bağlı olarak yaşanan yoksunluk hissinin yarattığı anksiyetedir. Ayrıca muayene amaçlı kullanılan geniş bir ilaç grubu da duyarlı bazı kimselerde anksiyete yaratabilmektedir.

 

BAŞKA BİR SAĞLIK DURUMUNA BAĞLI ANKSİYETE BOZUKLUĞU

                Bazı durumlarda bireyin yaşadığı hipertiroid, hipotiroid, B12 eksikliği, KOAH ve parkinson vb. tıbbi durumlara anksiyete eşlik edebilmektedir.

 

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞUNA PSİKOLOJİK YAKLAŞIMLAR

 

Psikanalitik Yaklaşım

                Psikanalitik yaklaşım insan davranışlarını açıklarken id, ego ve süperegodan bahseder.

                 İd, haz odaklı bir mekanizmadır; hoşnutluk peşinde koşar ve acıdan kaçınmaya çalışır. Şımarık bir çocuk gibi her isteğinin yerine gelmesini ister.

                Süperego, idin zıttıdır. Toplumsal ortamın beklentilerini karşılamak, sosyal hayatın ödüllerini elde etmek ve cezalarından kaçınmak için çalışır. Sosyal hayatta diğer insanların beklentilerini karşılamak ve diğer insanlar tarafından kabul görmek için çabalar.

                Ego ise id ve süperego arasında dengeleyici unsurdur. Bireyin hem istek ve arzularını karşılamak hem de bunların toplum tarafından kabul edilmesi sağlayan yolları bulur. Bu bakış açısına göre ego yeteri kadar güçlü değilse ve dengeyi sağlayamıyorsa bireyde kaygı belirtileri gözlemlenmeye başlar. Psikanalitik yaklaşım anksiyete bozukluğunun temelinde bu dengesizliğin yattığını iddia eder.

 

Davranışçı Yaklaşımlar

                Davranışçı mekanizmalar anksiyete bozukluğunun oluşmasında öğrenmenin rolünden bahseder. Daha önceki deneyimlerimiz ve sonrasında gerçekleşen sonuçlar arasındaki bağ otomatik bir şekilde kurulur. Sizi kaygılandıran durum, nesne veya ortamı hatırlatan bir uyaran olduğunda anksiyete belirtileri oluşmaya başlar. Bu, bilindışında gerçekleştiği için anksiyetenizin sebebini anlamakta güçlük çekersiniz. Bunun yanı sıra bizler sadece kendi yaşantılarımızdan öğrenmeyiz. Çevremizde olan bitenleri izleyerek neden-sonuç ilişkileri de kurarız. Diğer insanların yaşantıları, aileden gördüklerimiz bize sosyal bir öğrenme ortamı sağlar. Bu sosyal öğrenme de anksiyetenin kaynağını oluşturabiliyor.

 

Bilişsel Yaklaşım

 

                Bilişsel yaklaşıma göre birey zihinsel olarak gerçekleri çarpıtabilir. Gördüklerimiz, yaşadıklarımız hakkındaki çarpıtılmış düşünce, algılar anksiyetenin oluşmasında etkili rol oynuyor. Yani anksiyetenin oluşması olayın kendisine bağlı olarak değil bireyin o olayı nasıl algıladığıyla ilgili bir süreçtir.

 

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU TEDAVİSİ

 

Anksiyete Bozukluğu tedavi edilebilir bir durumdur.

            Anksiyete tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılır. Bazı durumlarda psikoterapi tek başına fayda sağlarken, bazı durumlarda da psikoterapiye başlamak için bireyin bir süre ilaç tedavisi alma gerekliliği vardır. Genel olarak ilaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte yürütülmesi daha hızlı sonuçlar almayı sağlamaktadır. Bozukluğun komplikasyonuna ve ek tanılara bağlı olarak 5-6 seanstan yılları bulan bir tedavi sürecinden bahsedilebilir.

                Bazı bireylerde birden fazla anksiyete bozukluğu birlikte görülür. Bireyin anksiyete ile birlikte depresyon tanısı alma ihtimali de yüksektir. Alkol ve ilaç bağımlılıkları da tedavi sürecini uzatan unsurlardır.

 

 

 

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU TEDAVİSİ

 

  1. İlaç Tedavisi
  2. 2.       Psikoterapi
  3. Destekleyici Yöntemler ve Alternatif Tedaviler

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞUNUN İLAÇLA TEDAVİSİ

 

                Anksiyete bozukluklarında anti-anksiyetik ve anti-depresan türü birçok ilaç kullanılır. Bağımlılık yaratan ve yan etkileri bulunan bu ilaçların kullanımı dikkatli şekilde yapılmalıdır. Kişisel farklılıklar ve komplikasyonlar ilaç türlerini belirler. Maksimum faydayı sağlamak için tedavi süresince, hekim tarafından gerekli görüldüğü takdirde ilaçlar ve bu ilaçların dozajları değiştirilebilir.

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞUNDA PSİKOTERAPİ

 

            Bilişsel-Davranışçı Terapi, bireyin kaygıya neden olan düşüncelerini anlamaya, ayırt etmeye, değiştirmeye odaklanan ve bu değişiklik sonrası davranış değişikliği gerçekleşeceğine inanan iyi yapılandırılmış bir psikoterapi yöntemidir. Anksiyete durumlarında sıkça kullanılır ve başarı oranı yüksektir.

            Sistematik Duyarsızlaştırma ve Maruz Bırakma, bireyin kontrollü bir şekilde kaygı duyduğu durum ile yüzleştirilmesiyle gerçekleşir. Bu yöntemde amaç bireyin korktuğu ortam, durum, nesneler ile gerçekçi ilişkiler kurmasını sağlamaktır. Bireye gerçeğin düşündüğü gibi olmadığı gösterilir.

 

KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU DESTEKLEYİCİ YÖNTEMLER

 

            Rahatlama ve Nefes Eğitimleri, bireyin fiziksel gerginliğini hafifleten ve sağlıklı nefes alışını sağlayan bazı yöntemlerin eğitilmesini içerir. Günlük hayatta ve anksiyete durumlarında vücudun ve solunumun kontrol altında tutulmasına yardımcı olur.


Uzman Psikolog, Psikolojik Danışmanda ve Aile Danışmanlarından Randevu Almak İçin

0544 204 61 82 ve 0322 234 9 234

Kurumumuz Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığına Bağlı
Özel Aile Danışma Merkezidir.